1 Kasım 2012 Perşembe

haydi çekilişe :))

http://www.makyajblogum.com/2012/10/hediye-cekilisi.html

21 Aralık 2011 Çarşamba

Buralar benimdi bir zamanlar ve çekilişi :)




http://yuruyenkurabiye.blogspot.com/2011/12/bir-cekiliste-bendenn.html


hadi bakalım tık tık :)
cici hediyeler için cici blog sahibesine teşekkürler...

Çekiliş 16 Ocak günü biticek...

1 Mart 2011 Salı

BLOĞUMA DOKUNMA !



Bazı bloglarda yapılan maç yayınlarından dolayı çözüm bulmaktansa blogları kapatmayı tercih eden zihniyeti kınıyorum ve Bloguma Dokunma!!! diyorum.

6 Ocak 2011 Perşembe

İZMİR

Türkiye’den sıkıldığım zaman İzmir’e giderim ben.

Simite gevrek deriz biz...

Çekirdeğe çiğdem.

Kordon elektrik aleti değildir.

Kumru da kuş değildir bizim için...

Yengen’i yeriz.

Sen sigorta dersin...

Biz asfalya deriz.

Uzatmayız...

Gidiyom geliyom deriz.

Domates dediğin, domat işte.

Evimiz isterse 800 metrekare olsun, balkonda otururuz. Hıdrellez filan gibi mazeretler uydurur, sabaha kadar sokaklarda içeriz. Bi oturuşta 60’ar 80’er midye yeriz, istifno severiz, cibez’e bayılırız; gece 3-4 gibi boyoz’a dalmazsak, kan şekerimiz düşer! Boş lafa karnımız toktur bu arada, tırışkadan teyyare gibi atasözlerimiz vardır...

Paraşüt kulesinden atlamayana kız vermezler; kızlarımızı da tavlayamazsın ha... Canı çekerse, o seni tavlar! Liseye giden kızının erkek arkadaşının olması kasmaz babaları; kendilerinin de kız arkadaşı vardı lisede... Bak iddia ediyorum, okey şampiyonası düzenlense, İzmirli kadınlar alır kupayı... Erkekleriyle kahveye giderler çünkü... Şaşırdın di mi? Al buna da şaşır, nargile içerler... Askılı giyerler, şortla gezerler, öküz gibi bakarsan, bi çakar, bi de duvardan yersin... Gönül Yazar’ız, Sezen Aksu’yuz; bir gül takıp da saçlarına, çıktı mı deprem sanırdın kantosuna, Karantinalı Despina’yız... Sensin Varoş! Biz tenekeli mahallede bile el ele gezeriz.

Erkeklerimiz de fena değildir hani... Detaya girmeyeyim, Ayhan Işık, Metin Oktay, Mustafa Denizli mesela, bi fikir verir sana... Ertuğrul Özkök’ün kırdığı cevizleri okuyoruz; eşi kafasına ütü atmış... Ayıptır söylemesi, Mahsun Kırmızıgül’le Alişan’ı ayırt edemeyiz biz.

Gülümseriz.

Enginarın başkentidir; İzmirlidir incir. Kazandibi hemşeri... 78 çeşit köftemiz olduğu için, McDonald’s’ın bunalıma girdiği tek şehirdir... Zeytinyağı severiz, dünyanın en boktan durumuna bile düşsek, zeytinyağı gibi üste çıkmayı daha çok severiz... Sana ne birader, keyfimizin káhyasıyız, yazlıklara gitmek için 8 şeritli otoyol yaptık; Güzelbahçe, Seferihisar, Urla, Karaburun, Çeşme, öbür tarafta Dikili, Foça, çipurayız... Pak Bahadur’u özleriz... Durup dururken faytona bineriz, bi yere gitmeyiz aslında, öööle turlarız... Hava güzel, daralırız, okulu ekeriz. Mezun olduktan sonra öğretmeniyle kadeh tokuşturmayan öğrenciyi zor bulursun İzmir’de.

Siz sembol diyorsunuz ama, saat kaç diye Saat Kulesi’ne bakanı bulamazsın, altında buluşanlar bile zahmet edip kafasını kaldırmaz, birbirine sorar saati! Rahatızdır... Çocukları Kemeraltı’da kaybederiz, alışverişe devam ederiz, esnaftan biri bulup getirir, çıkışta Kemeraltı Karakolu’ndan alırız... Ağlayıp zırlamak bi yana, çoğu dondurmayı bitirmediği için ayrılmak istemez karakoldan, iyi mi... Aceleye gelemeyiz! Bir sene önceden duyurmaya başla, de ki, 22 Ağustos saat 20’de tiyatro başlıyor... 20.30’da geliriz... Sanatçılar da İzmirliyse, tiyatro zaten 21’de filan başlar... Uçak 6 saat rötar yapsın, istifimizi bozmayız, bizim için ekstra bira içme vesilesidir bu... Kuyruk olmaz, çünkü kuyruk varsa, İzmirli sıkılır, gider. Pratiktir... 201 sokağı bulduysan, yanındaki 202’dir. Tek tek isim vermeye üşeniriz.

35’imiz var.

35 buçuğumuz da var.

34 plaka gördük mü, kapışırız... Arkadan sirenleriyle isterse Cumhurbaşkanı gelsin, bana mı sordu, tarladan gitsin, makam arabasına yol vermeyiz.

Özetle, arızayız!

Erkek çocuklarına en çok "Efe" adı konulan şehirdir orası... Zeybek duyduğumuzda, içimiz cız eder, kalkar oynarız. Hasan Tahsin orada, Kubilay orada, Latife Hanım orada, Zübeyde Hanım bize emanet, bize... Mustafa Kemal de, ağlar kadınlarımız... Sokak sokak, bulvar bulvar, Milli Mücadele Müzesi’dir... İstanbul’daki gibi Birinci Ahmet Çeşmesi falan yoktur orada... Ankara’daki gibi Cinnah Caddesi, Arjantin Caddesi de bulamazsın pek... Recep Tayyip Erdoğan Kavşağı’nı teklif etmez hiç kimse.


Yılmaz ÖZDİL
HÜRRİYET

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Gandalf - Yüzüklerin Efendisi


Yaşayan pek çok kişi ölümü hakeder. Ölülerin de bazıları yaşamı. Yaşamı onlara verebilir misin? Ölüm hakkında karar vermekte aceleci olma. En bilgeler bile sonu göremez.

6 Ağustos 2010 Cuma

Tarihte BUGÜN... Hiroşima (6 Ağustos 1945)



Hiroşima… Japonya’nın Çukogu bölgesinde bulunan şehir. Şehir ki ne şehir… Tarihte nükleer saldırıya maruz kalan ilk şehir.

26 Temmuz’da ABD başkanı Truman, Japonya’nın şartsız teslim olmasını istedi ve Potsdam Deklarasyonunu yayınladı. Japonya bu deklarasyonu reddedince Truman nükleer saldırı emrini verdi.

6 Ağustos 1945′te yerel saatle 08:15′te Little Boy adlı uçak ilk bombayı Hiroşima’ya bıraktı ve aynı anda yetmiş bin kişinin katliamını gerçekleştirdi. Bugün bu katliamın izleri hala sürmekte, Truman’ın insan olmadığı hala bilinmekte…

3 Ağustos 2010 Salı

100. izleyicim de gelmiiiş, hoşgelmiş :)

Bu Arada Hediye Paketi Tamamlanmak Üzere...
Çok yakında burada SEVGİLER :))

Sinemayı Çok Yanlış Anlamış Adam... (6)

Ünlü gördüm mü hemen imza isterim.

daha fazlası için; http://www.facebook.com/photo.php?pid=4540546&id=315272133397#!/scyaa


30 Temmuz 2010 Cuma

Geliyor, Geliyor Hediyeler Geliyor !!!

Bloglar arasında bir geleneğe dönüşen 100. İzleyici Şerefine Hediye Çekilişi yapmazsam olmaz :) 100'e 1 izleyici kala kampanyam hakkında duyuru yapmak istedim. Ben bu sırada hediyelerimi seçmeye devam ediyorum... 100. izleyicim de geldiğinde çam sakızı çoban armağanı hediyelerimi açıklayacağım.
Herkesi bekliyorum...
Kampanyamız ÇOK Çoook Yakında Takipte Kalın :))
100. izleyicim de gelmiiiş, hoşgelmiş :)
Bu Arada Hediye Paketi Tamamlanmak Üzere...
Çok yakında burada SEVGİLER :))

bu gidiş nereye???


Büyüyün ve çoğalın dedik, makineler de büyüyüp çoğaldılar.

Bizim için çalışacaklarına söz vermiştiler.

Şimdi biz onlar için çalışıyoruz....

Gıda miktarını artırsınlar diye icat ettiğimiz makineler açlığı çoğaltıyorlar.

Kendimizi savunmak için icat ettiğimiz makineler bizi öldürüyorlar.

Hareket etmek için icat ettiğimiz otomobiller bizi hareketsiz hale getiriyorlar.

Buluşmak için icat ettiğimiz şehirler bizi yalnızlaştırıyorlar.

İletişim kurmak için icat ettiğimiz önce büyük iletişim araçları, ne bizi dinliyorlar ne de bizi görüyorlar.

Biz makinelerimizin makineleriyiz.

Onlar masum olduklarını iddia ediyorlar.

Ve bunda haklılar.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Joker

Planı olan bir adam gibi mi duruyorum? Benim ne olduğumu biliyor musun? Ben arabaları kovalayan köpek gibiyim. Yakalasam bile ne yapacağımı bilemem.
Anlarsın ya... Ben sadece yaparım.

Melekler Şehri ...


Seth: Küçük kız bana melek olup olmayacağını sordu. Düşünüyorum da onlara kanat takamaz mıyız ?

Melek: Ona gerçeği anlattın mı ?

Seth: Evet.

Melek: Ne dedi ?...

Seth: "Rüzgarı yüzünde hissetmedikten sonra kanatların hiçbir önemi yok.”

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Amelie...


Hayat çok tuhaf. Çocukken zaman çok yavaş geçer. Sonra bir de bakmışsın 50 yaşına gelmişsin ve çocukluğundan ne kaldıysa geriye bir kutuya sığmıştır, tozlu bir kutuya.